In life, unlike chess, the game continues after checkmate.

(Hayatta, satrancın aksine, oyun şah-mattan sonra da devam eder.)

1 Ağustos 2016 Pazartesi

İş'te Minimum Beklenti, Maksimum Mutluluk.

   
   Eskiden vazgecmemizi sağlayan şey nedir  desem

Yenilik mi....? Yaratıcılık mı....? Değişim mi...? Farklılaşmak mı.? Kafa yormak mı..? Kendine daha iyi nasıl olabilir diye sorarken at gözlüklerini çıkarmak mı..? Günlük telaşa daha yukarıdan bakmak mı....? Düşünmek mi...?

Mutlaka yeni bir şey oluşturmanız gerekmiyor sadece var olanı geliştirerek hem kendinize hem de başkalarına daha faydalı olabilecek bir model haline gelmeye hadi daha kolaylaştıralım “çabasını göstermeye”, İngilizce’den devşirme adıyla inovasyon (yenileşim) deniyor

Benimsenmeyen, kanıksanman hatta《“küçük görülen”》bir hareket tarzını türkçeleştirmeye gerek var mı.:? Innovation işte… Merak edenler anlamını Wiki’den öğrenebilirler

Öğrenmelerinin bir faydası olur mu...? Artık hakikaten bilmiyorum.

Peki çok güzel ancak 《"başımıza yeni icat çıkarma"》 sözünün atasözü olarak benimsendiği bu ülkede inovasyon konulu seminerler, kurslar açarak bu işlerin altından kalkabilirmiyiz onu bir düşünelim.

Bir kere insan kendini kandırmaya çok müsait bir yaratıktır. şimdi tüm dünyadan ama özellikle Amerika ve Uzakdoğu'dan şakır şakır yeni icatlar, buluşlar her gün hayatımıza girerken bizler de oturup 《"Aaa çok güzel hadi bizde inovasyon yapalım toplayın arkadaşları bir seminerde bunu konuşalım"》 demekle bu işler olmaz ne yazık ki.....

Böyle bir cesamete sadece sermaye yeter mi sanıyoruz..?

Cehaletin ama daha kötüsü okumuş cahillerin etrafta kol gezdiği ve tüm sistemleri kendilerine göre dizayn ettikleri, fikir hakkı, telif ve patent gibi şeylerin kesinlikle uygulanmadığı ve ürettiğiniz her tür fikrin rahat rahat çalınabildiği, okunmayan, yazılmayan ve analiz yapılmayan bir ülkede  "inovasyon" falan olmaz hiç kimse kendini kandırmasın........ zaten köle değil miyiz...? hepimiz koca duvarların arasına sıkıştırılmış, iş yeri denen modern hapishanelerde tutulmuyor muyuz..... gardiyanımız da "patron" değil mi...?

İşyerlerinde yönetici olarak karşımıza çıkar enerjinizi sömürüverirler ruhunuz tınmaz《ben zaten her konuda bilgi sahibiyim, başkaları bana hiç birşey katamaz》düşüncesinde olup, kendi ile barışık olmadan, insanların kendi ile barışık olmasını bekleyen, bu durumda yetmezmiş gibi istemsiz ruhunuzu daraltıp beslenen insanımsı bu modelle 《"patron"》 diyoruz..




Maalesef dünyada hüküm süren ideolojilerin getirdiği, kaçınılmaz toplumsal değerlerin çökmesinin en göze batan örneği olan insan formlarının takındığı tavırlar bunlar

Etrafınızdaki adamlara bir bakın....Ne dediğimi anlayacaksınız......Yine de anlamayanlar için şunları ilave etmek mümkün....

İşin daha çok çalışmakta olduğunu sanan bazı duygusal şahıslar para kazanmak, kârını maksimize etmek veya diğer stratejik amaçlarını yerleştirmek için yaşar.

İş çok çalışmakta değil, yaptığın işte. insanlar eşit değil, onu bir kabul et önce. kimimiz daha yakışıklıyız//güzelliz, kimimiz daha zekiyiz, kimimiz daha güçlüyüz, kimimiz daha yetenekliyiz.

Sıradan bir insan ömrü boyunca saatlerce gitar çalsa gene "Eric Clapton" gibi şarkı yazamaz. sıradan bir insan ne kadar uğraşırsa uğraşsın "Dicaprio" gibi rol yapamaz. sıradan bir insan ne kadar uğraşırsa uğraşsın "Dostoyevski" gibi yazamaz.

Doğanın kanunu budur. Hayvanlar eşit olmadığı gibi insanlar da eşit değildir. Herkesi eşitlik kisvesi altında bir araya toplayamazsın. Toplarsan da halk yüz sene öncesinin teknolojisini kullanır. Karnını doyurur mu..? evet. başka da bir şey yapamaz

Konuşamıyoruz bilee......konuşmasına hepimiz konuşuyoruz da, "İş'te" bir şekilde yapamıyoruz dinlemiyoruz. tenezzül etmiyoruz. herkes harika, herkes en doğruyu biliyor. anasını satayım herkes her haltı biliyor. herkes her şeyin "uzmanı...!"

Bence patron denen kişinin daima kurumunun başında olması, çalışanlarını dinlemesi gerekir...

İletişimin baş düşmanı dinlememektir arkadaş..Dinlemeden konuşan insanlar önyargılarıyla hareket ederler. Önyargıları besleyen ana damar ise başkalarının önyargılarıdır.

Kimse kimseyi dinlemeyince bu defa insanlar bağırmaya başliyor

Söylenenlerin doğru veya yanlış olmasının önemi kalmıyor. İşte iletişimin, gelişimin, bir yere varmak için çaba göstermenin sonu böyle geliyor sonra

Einstein《“Bir önyargıyı değiştirmek atomu parçalamaktan zordur.”》demiş.

Ben ne diyorum ki…
4. CTRL+F yardımıyla

0 yorum:

Yorum Gönder