In life, unlike chess, the game continues after checkmate.

(Hayatta, satrancın aksine, oyun şah-mattan sonra da devam eder.)

27 Mart 2016 Pazar

Neden birinin sizi arayıp aramadığını düşünesiniz ki...?


      İnsan aklının ne kadar girift olabileceğini tecrübe ettikçe hem hayranlığım artıyor hemde korkuyorum


      İnsan davranışlarını deneye indirgemek çok büyük bir hata olurdu belki çünkü asla evrensel bir nedenselliğe ulaşamayız lakin bir nedensellik var elbet..

     Sonuç veren hiçbir eylem bir nedenden bağımsız değildir, bunu anlamak bir adamın sizi neden aramadığına dair milyonlarca bahane uydurabilmekten geçmiyor aslında fakat o adam sizi aramıyor ve bunun bir nedeni var

    Bu noktada asıl şaşırtıcı olan onun nedeni ya da yaptıkları değil, şaşırtıcı kısmı sizin bu eylemin nedeni ile alakalı (ya da alakasız) tonlarca şey üretebilecek kapasiteye sahip bir beyinle düşünmeniz...

     Ve bunu yaparken yıldırıcı bir yorgunlukla boğuşuyor olmanız.

    Normal bir düşünme tarzına sahip değilseniz ve birden fazla şeyi sonuca bağlama ya da dizayn etme yeteneğine sahipseniz, muazzam bir hediyeniz olduğunu bilmeniz gerekir.... 
      Böylesine bir hediyeyi yalnızca elin oğlunun sizi neden aramadığı üzerine düşünerek harcamanız sizi yıpratmakla kalmaz duygu değişim sürecini hızlandıracağı için büyük ihtimalle psikopatalojik sorunları da tetikler.
      Neden birinin arayıp aramadığını düşünesiniz ki,.....dünyada olup bitenlere bakıp ne kadar bencil olduğunuzu görebilirsiniz aslında.

      Fakat o iş öyle olmuyor ne yazık ki, dil üzerinden tahakküm kurulması bu kadar basitken insan kendine özgü diline ve benliğiyle anlaşma yollarına daha da sıkı sarılıyor bu lanet postmodern dünyada. kafanızın içindeki, sizin en yakın arkadaşınız olduğu andan itibaren metinsellik olmadığı sürece her şeyin simülasyondan ibaret olduğuna o kadar iyi inandırıyorsunuz ki kendinizi..

      Bu yalnızca sizi en özel ve en değerli kılmıyor sizi korkunç bir yalnızlığın içine itiyor. 

      O zaman dünyanın bütün sorunları onun sizi aramamasının yanında ne kadar da önemsiz ve ufak kalıyor.

      Bu düşünce sistemine sahip olmanız sizin suçunuz değil elbette, yalnız kabul etmeliyiz ki bunu inkar etmek sizin ahmaklığınız.

       Hiçbirimiz bir davanın adamı olduğumuzu ya da olabileceğimizi iddia etmesin, makro çıkarın peşinde koşulan devir arkamızda kaldı. aynı paradigmanın içinde boğulmaktan başka bir şey yapamıyoruz. yeni bir şey üretilmiyor fakat bir şeyler sürekli tüketiliyor.....

       Saygı tüketiliyor, sevgi ve samimiyet, arzular ve insancıl olan bütün duygular. her şeyi metalaştırmak mümkünken ve ben sevgiyi satın alabiliyorken neden peşinden koşayım ki.

       Aklımdan geçen asıl sorun da bu noktada başlıyor..."Neden" bugün kimse olması gerekenin özlemini çekmektense yapay olanı tüketmek için sonu belli olmayan bir yarışa giriyor...?

     Kadim olana sarılsak kendimizi güvende hisseder miydik...?  Belki de sorunlar daha kolay çözüm bulurdu.

    Ulaşmanın zor olduğu şeyin her zaman daha çekici geldiğini bilmek ve her şeye ulaşmak için yalnızca parmağını şıklatmanın yeterli olması. değersizleşen onca şey. Bu sürüklenmenin bir sonu yok ve günün birinde dünyanın dörtte üçünü yok edebilecek bir meteor düşmeden de olmayacak.

         Başından beri hiçbir bütünlüğe sahip olmayan bu yazı bir başka yazımdan farklı olmayacak. bütünlük sağlamak yapabileceğim son şey, ipin ucunu çoktan kaçırdım ne yazık ki. kafamın içinde her şey birbirine öylesine girdi ki artık kendim bile ne düşündüğümü anlayamıyorum. fakat bu yazı burada dursun, burası böyle güzel. hatta daha fazlası eklensin....


      Tonlarca ihtimal ve tonlarca nedensellik bağı arasından en komplike olan üzerinde durup kafamı patlatmaktansa arabanın altında kalıp öldüğünü düşünüp kendimi rahatlatabilirim en azından sesini tekrar duyma özleminden kurtulmuş olurum...

4. CTRL+F yardımıyla

0 yorum:

Yorum Gönder